Çarşamba, Mayıs 30, 2012

Kemalistler öldü. Yaşasın Neo-Kemalistler!

Sayın Başbakan! Ustalık döneminiz, faşist ve yobaz icraatlarınız ile tam gaz devam ediyor. Rabbim nazarlardan korusun! Demokrasiyi, cephanesi yobaz ve faşist bir toplum olan tehlikeli bir silaha dönüştürmek ancak sizin gibi bir ustanın becerisidir.  Ve maalesef buradan bunları haykırmak dışında elimizden hiç bir şey gelmiyor. Ama Roboski sonrası söylemlerinize karşı çıkıpta partinizden istifa edecek tek bir onurlu Kürt siyasetçi bile görememek geleceğe dair umutları yavaş yavaş bitiriyor...

Cumartesi, Haziran 18, 2011

BDP artık Kürt'lerin meşru temsilcisidir!

2011 Genel Seçimleri sonucunda Kürt'lerin ezici çoğunluk olduğu 12 ilin seçim sonuçları incelendiğinde (bu iller dışındaki Kürt seçmenlerin aynı profilde olduğu varsayıldığından) her 100 Kürt'ten 51 tanesi BDP'ye oy atarak şu mesajı vermektedir: "Benim meşru temsilcim Barış ve Demokrasi Partisi'dir". Nasıl ki Recep Tayyip Erdoğan aldığı %50 oy ile Türkiye'nin meşru temsilcisi olduğunu söylüyorsa BDP de aldığı %51 oy ile Kürt'lerin temsilcisidir ve bunu söyleme hakkına sahiptir.

BDP'ye oy veren seçmenlerin yüzde kaçının PKK'li veya APOizm yanlısı olduğu bilinmemekle birlikte böyle olanların çoğunluk olduğu kesindir. Bundan sonraki mesele, Kürt olmamdan dolayı meşru temsilcim olan BDP'nin PKK/APOizm karşıtı olan ben gibi Kürt'lerin ne kadar sesi olacağıdır.

2011 Genel Seçimi: Kazanan ve Kaybedenler

12 Haziran 2011 tarihi, geleceğin Türkiye'sinin nasıl bir ülke olacağına karar verecek isimlerin meclise gönderildiği bir gün olarak anılacaktır. Ülkenin mevcut siyasi sorunlarının çözülmesinin ve bu çözümlerin yeni bir anayasa ile güvence altına alınmasının, seçmenlerin %95'inin temsil edildiği bu meclis tarafından gerçekleştirileceği beklenmektedir. Sonuçlar, yeni bir anayasanın uzlaşma ile oluşturulacağını göstermiştir. Bu yazı seçimin kazanan ve kaybedenleri ile ilgili olacaktır.

Nazarımda seçimin dört mağlubu ve bir galibi vardır. Mağluplardan bahsetmek gerekirse sırasıyla:

1. Ulusalcı bağımsız adaylar ve HEPAR: Seçimden önce kendilerince hatırı sayılır bir oy alacaklarını zanneden ulusalcı cephe ve HEPAR, seçim akşamı isimlerinin karşısındaki oy oranlarının ve dolayısıyla ideolojilerine verilen desteğin %0. ile başladığı gerçeğinden kaçamadılar ve iyi bir ders aldılar. Tabi ki temennim bu dersten bir şeyler öğrenmeleri gereğini fark etmeleridir.

2. Milliyetçi Hareket Partisi: Seçimin ikinci en büyük kaybedeni MHP'dir. Seçimden 10 gün önce sokakta yürürken yanımdan geçen MHP seçim arabasından yükselen seçim müziğine denk geldim: "Irmağının akışına ölürem Türkiye'm..!". 15 yıl önce de MHP seçim arabalarından bu melodi yükseliyordu. Başka bir deyişle MHP 15 sene önce ne söylüyorsa hala aynı şeyleri söylüyor. Dönem dönem ideolojisinin kana endeksli olmasından oyu yükselse de %9-%11 bandından kurtulamamıştır. Seçim öncesi baraj sorunu olduğu dile getirildiyse de gerek sözde mağduriyet gerek CHP'nin Ortodoks Kemalist oyları MHP'yi %13'e taşıyabilmiştir. Sonuçta bir önceki seçime oranla oy oranı dolayısıyla milletvekili sayısı azalmıştır.

3. Cumhuriyet Halk Partisi: Her ne kadar bir önceki seçime göre oy oranı ve milletvekili sayısı artsa da beklenen (belki de medyanın yükselttiği) %30 bandına ulaşamamıştır. Salt seçim olarak değerlendirildiğinde bir sene içerisinde seküler milliyetçi bir partinin eksenini sosyal ve demokrat (tam anlamıyla olmasa da) bir partiye çevirmek ve oy oranını artırmak başarıdır. Fakat seçim sonrası parti içinde ve dışındaki dar kafalı piranaların Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na saldırmaları ve Kılıçdaroğlu'nun böyle bir mücadeleye girmesi CHP adına seçim sonuçları bazında başarısızlıktır.

4. Adalet ve Kalkınma Partisi: AKP ülkedeki her iki seçmenden birinin oyunu alarak tek başına iktidar olmuştur. Bu sonuç hem AKP hem de kamuoyu tarafından beklenen dolayısıyla sürpriz olmayan bir sonuçtur. Fakat AKP'nin seçim hedefi anayasa değişikliğini tek başına yapabilmekti. Yani 367 milletvekilli sayısına ulaşabilmekti. Bu sayıda milletvekili MHP'nin baraj altında kalması ve AKP'nin %55-60 civarı bir oy alması demekti. Bunun zor olduğunu AKP kurmayları da bildiği için daha makul olan 330 milletvekili sayısına (tek başına anayasa değişikliğini referanduma sunabilecek sayı) ulaşabilmekti. Seçim sonuçları AKP'nin her iki hedefe de ulaşamadığını göstermektedir. Dolayısıyla AKP de bu seçimden mağlup ayrılmıştır ve anayasa değişikliğini uzlaşı yoluyla yapmak zorundadır. Bu da kendi adlarına birtakım ödünler vermelerini gerektirecektir.

Gelelim seçimin mutlak galibine;

Barış ve Demokrasi Partisi: BDP'nin oy deposu Kürt halkıdır. 2007 seçimlerinde BDP (Bin Umut Adayları) her 100 Kürt seçmenden 39'unun oyunu almış ve 20 milletvekili ile meclise girmişti. 2011 seçimleri sonuçlarına göre BDP her 100 Kürt seçmenden neredeyse 51'inin oyunu almış ve meclise 36 milletvekili sokmuştur. Her iki Kürt'ten biri BDP'ye oy vermiştir. Yani BDP 4 yılda her 100 Kürt'ten 12'sini daha ikna etmiştir. BDP 4 yılda oy oranını %30, milletvekili sayısını %75 artırmıştır. Bu sonuç, gerçek ve takdir edilecek bir başarıdır.

2011 Genel Seçimi ve Kürt Oyları

Aşağıdaki tablo Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 19 il için 12 Haziran 2011 Milletvekili Seçim sonuçlarını göstermektedir. Daha önceki yazıda bahsedilen BİLGESAM'ın araştırmasına paralel olarak hazırlanan bu tablo, Kürtlerin yoğun yaşadığı 12 il ve bu illere komşu daha az Kürt nüfusu barındıran 7 ildeki oyların partilere dağılımını içermektedir.

I.Bölge ( 12 İL )
II. Bölge ( 7 İL )
AĞRI-BATMAN-BİNGÖL-BİTLİS-DİYARBAKIR HAKKÂRİ- MARDİN-MUŞ SİİRT-ŞIRNAK-TUNCELİ-VAN
ADIYAMAN-ELAZIĞ ERZURUM-G.ANTEP K.MARAŞ-MALATYA Ş.URFA
DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU 19 İL TOPLAMI
Partiler
Aldığı Oy
Yüzde
Aldığı Oy
Yüzde
Aldığı Oy
Yüzde
AKP
1.037.687
37,37%
2.365.974
66,49%
3.403.661
53,73%
Bağımsız
1.410.253
50,80%
220.277
6,19%
1.630.530
25,74%
CHP
109.707
3,95%
446.246
12,54%
555.953
8,77%
Toplam
2.557.647
92,11%
3.032.497
85,23%
5.590.144
88,25%
Genel Toplam
2.776.542
100,00%
3.557.895
100,00%
6.334.437
100,00%

Kürtlerin çoğunluk olduğu 12 ilde (I.Bölge) seçmenlerin %37.37'si AKP'ye, %50.8'i BDP destekli bağımsız adaylara ve %3.95'i CHP'ye oy vermiştir. Kürtlerin sayıca azınlık olduğu ve I.Bölgeye komşu 7 il (II. Bölge) ile batıdaki Kürt oylarının dağılımı konusunda elimde bir veri olmadığı için 2007 Genel Seçimleri oy dağılımları tahmini gibi I.Bölge'deki seçmen eğilminin I.Bölge dışındaki Kürt seçmenler için de doğru olduğunu kabul ediyorum.

Cumartesi, Haziran 11, 2011

Oyum Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'na!

12 Haziran 2011 Pazar günü yapılacak seçimde EVET mührünü oy pusulasındaki Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu adayının altına basacağım. Tabi ki oyun asıl sahibi bloğun altındaki Barış ve Demokrasi Partisi adayıdır. Sebebi ise BDP'nin Abdullah Öcalan'ın cezaevinden kurtarılması planları üzerine giydirilmiş Kürt sorununa sözde çözüm politikaları değil, çözümsüzlüğü ilke edinmiş devletin önünde Kürt sorununun hala ilk günkü gibi canlı olduğunu haykıracak güçlü bir mesaj vermektir. Eğer Apoizm Türkiye'deki Kürtlerin yarsını ikna edebilmişse devlet otursun işin buralara kadar nasıl geldiğinin muhasebesini yapsın. Çünkü çözümün ilk adımı artık ne yapmaması gerektiğini öğrenmesidir:  

Cumartesi, Mayıs 07, 2011

Annenin "Dil" 'inden Utanmak!

Kapıcı kızının babasının mesleğinden dolayı ondan utanması, çalışmanın ve evine ekmek götürmenin utanılacak bir tarafının olmadığı tam tersi onur duyulacak bir şey olduğundan bihaber yaygın anlayışın kapıcıyı hor görmesi ve yok saymasından ve idrak yeteneğinin yaşı itibariyle yetkin olmadığı kızının buna tanık olmasındandır.

1984 yılı. Bingöl'de henüz daha küçük bir çocukken ekmek almaya gittiğim büfecinin "Sen Türk'müsün? Kürt müsün?" sorusuna gururla "Kürdüm" dediğimi hatırlarım. İki sene sonra ilkokul birde iken  annemin arkadaşlarımın yanında komşusuyla Zazaca konuşmasından utanır hale gelmişim. Altı yaşındaki bir çocuğun annesinin konuştuğu "dil" 'den utanmasına sebep olan nedir? Mesela Türk dostlarıma sormak isterdim "Siz hiç annenizin konuştuğu dilden yani Türkçe'den utandınız mı? Yada bir Alman çocukken annesi Almanca konuşuyor diye ondan utanmış mıdır?". Cevabınız "Hayır" ise, sorun bendedir herhalde derim. Fakat daha sonra bir çok Kürdün çocukken benzer duygular hissettiğini öğrenince o zaman sorun Kürtlerdedir derim. Bizim de o yaşta kapıcı kızının ruh halini almamızın sebebi herhalde sistemin bizi ve dilimizi yok sayması veya hor görmesini ve bizim buna tanıklık etmemizdi. Herhalde annem yanlış birşey yapıyordu. Baksana! Horgörülen, yok sayılan, bozuk bir dağlı Türkçesi - Zazaca konuşuyordu. Bu da yanlıştı ve daha korkuncu utanılacak birşeydi sanki.

Timaş Yayınları tarafından 2011 yılında basılan Bejan MATUR'un "Dağın Ardına Bakmak" kitabını okuduğunuzda hangi ruh halinin bir genci sonu olmayan bir yola sürüklediğini görebilirsiniz. Kitap, ideolojik olarak herhangi bir tarafta olmak zorunda kalmadan dağın ardındakilerin hangi psikoloji ile dağın tek çözüm yolu olduğuna inandıklarını ve bu psikolojiyi oluşturan devletin yanlışlarını yine dağın ardındakilerin anlatımıyla sade fakat iç yaralayan bir şekilde aktarmaktadır.

Dağa çıkan (X) yaşındaki bir PKK militanı (X+3) yaşında öleceğini bilmektedir. Süresi ve sonu belli bir hayat sırf adam öldürmek için, sırf macera olsun diye, sırf Erol TAŞ kahkahası atarak eylem yapmak için veya sırf Amerikan ve İngiliz ajanlarının kandırması ile seçilmez. Onları dağa sürükleyen psikolojinin kaynağını kurutmaktır mesele. Yoksa 2011'de bin PKK militanı öldürürsün ama 2012'de bin genç daha gider o dağlara. Ölen bin PKK militanının ailesi ise Adana'da, Yüksekova'da, Diyarbakır'da taş atmaya devam eder.

Kürtler ve BDP

Önceki yazımda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürtlerin çoğunlukta olduğu 12 ildeki Kürt seçmenlerin 2007 Genel Seçimlerindeki oy dağılımlarını içeren bir tablo bulunmaktadır. I.Bölge diye tabir edilen bu 12 ildeki oy dağılımı Kürt seçmenlerin genel eğilimi olarak kabul edilirse her 100 Kürt seçmenden 47'sinin AK Paritye, 39'unun ise Bağımsızlara yani Barış ve Demokrasi Partisine oy verdiği görülmektedir.

HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP çizgisinin devamı olan BDP'nin Kürtlerin tamamını temsil ettiğini söylemek, bu çizgiye oy vermeyen %61'lik Kürt seçmeni yok saymak demektir. Zaten BDP'liler kendilerine oy vermeyen Kürtleri kömürcü, makarnacı, tırşikçi* olarak nitelendirmektedir ki burada asıl hedef AKP'ye oy veren Kürtlerdir. Bu söylemin, ulusalcıların AKP seçmenine göbeğini kaşıyan adam söylemi ile benzer olması tesadüf değildir.

Türkiye demokrasisi, batı demokrasisinden farklı olarak lider sultasının her anlamda etkin ve yetkin olduğu bir siyasi geleneğe sahiptir. Aslında bu gelenek tipik Ortadoğu feodal yapı ile batı demokrasisin melez ürünü de denebilir. Zaten Türkiye'yi diğer Ortadoğu diktatörlüklerinden ayıran unsur bu melez yapının (demokrasi + feodal zihniyet) mevcut diktatörü yönetimden alıp başka bir diktatörü yönetime getirebilmesidir. Türkiye'nin bir Mısır, Tunus, Suriye olamayacağının sebebi de Türkiye halklarının önüne konan sandıklardır. Fakat mevcut siyasi partiler kanunu liderin kendi partisi üzerindeki hegemonyasını sürdürmesine kaynaklık etmeye devam etmektedir ve bu liderin değişmesi olağanüstü durumlarda mümkün olmaktadır.    

BDP de, Türkiye'deki diğer siyasi partiler gibi bir lider partisidir. Diğer partilerden farklı olarak lideri partisini avukat görüşmeleri ile yönetmektedir. Abdullah Öcalan'ın megaloman dünyasına ait fikirciklerin BDP seçmeni tarafından özümsenip bunun sandığa yansıdığını düşünmüyorum. Demokratik özerklik belki kürt sorunun çözümü için önemli bir anahtar olabilir fakat Abdullah Öcalan'ın bu talebinin amacı çıkacağı cezaevinden oturacağı makamın sınırlarını temsil eden idari yapıdır. BDP'nin aldığı oylar devletin geçmişte ve halen yaptığı hataların sandıktaki tepkisidir. Şiddetin hayatın bir parçası olduğu topraklarda büyümüş ve geleceğe dair umudu veya hedefi olmayan yeni Kürt nesli şiddet ortamını körükleyen bir araç haline getirilmiştir. Dolayısıyla BDP kazanındaki suyun fokurdaması bu ateşin olabildiğince harlı olmasını gerektirir. BDP'nin yani Abdullah Öcalan'ın yaptığı budur.

Her 100 Kürt'ten 39 tanesi bu devletin politikalarına duyduğu tepki ve güvensizlikten dolayı BDP'ye oy vermektedir.
  
*Tırşikçi: (Kürtçe) Bedavacı

Perşembe, Şubat 10, 2011

Kürtler ve CHP

Bir önceki yazımda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürtlerin çoğunlukta olduğu 12 ildeki Kürt seçmenlerin 2007 Genel Seçimlerindeki oy dağılımlarını içeren bir tablo verdim. I.Bölge diye tabir edilen bu 12 ildeki oy dağılımını Kürt seçmenlerin genel eğilimi olarak kabul ettim. Tabi bu ön kabulün ilgili veriye sahip olamamaktan dolayı zaruretten kaynaklandığını belirtmem lazım. Nitekim KONDA Araştırma ve Danışmanlık sahibi Tarhan Erdem'in 20.08.2009 tarihli Radikal Gazetesi'nde verdiği bilgide "Her ikibuçuk Kürtten biri BDP'ye oy vermektedir" ifadesi bulunmaktadır. Dolayısıyla Tarhan Erdem'in verdiği bu bilgi ve I.Bölgedeki Kürt seçmenlerin %39'unun BDP'ye oy verdiği bilgisi örtüşmektedir.

2007 Genel Seçimlerinde Kürt seçmenlerin oylarını inceleyelim:
  1. Her 100 Kürt seçmenden 47'si Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiştir. Türkiye genelinde AKP'nin %47'ye yakın bir oy aldığı düşünülürse Kürt seçmenlerin yarıya yakını Türkiye'deki seçmenlerin yarıya yakınından farklı bir tutum takınmamıştır. 
  2. Her 100 Kürt seçmenden 39'u Bağımsızlara yani Barış ve Demokrasi Partisine oy vermiştir.
  3. Her 100 Kürt seçmenden sadece ve sadece 4'ü Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiştir.     
Kürt seçmenin AKP/BDP tercihi bir sonraki yazının konusu olacak. Bu yazı CHP'nin her 100 Kürt seçmenden neden sadece 4'ünü ikna edebildiği ile ilgili olacak. 

CHP Kürt seçmenin gözünde devleti yani statükoyu temsil etmektedir. Sol/Sosyal Demokrat olduğunu iddia eden bu parti demokrasi, özgürlük söylemleri yerine Kemalizm söylemlerini ön plana çıkarmaktadır. Daha önceki yazılarımda Kürt Sorununu, Kemalizmin Kürt kimliğini inkar politikalarının doğurduğundan bahsetmiştim. CHP'nin Kürt seçmenden aldığı %4,4'lük oy ise muhtemelen Alevilerin bir kısmının futbol takımı tutar gibi parti tutmasından kaynaklanan oylardır.

Parti'nin başına Alevi/Kürt olduğunu kendi ağzından değilde basından öğrendiğimiz Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmesi ve MYK'ya Diyarbakır Eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun alınması CHP politikalarında acaba olumlu değişikliklere yol açar mı umudu doğursa da, kısa zamanda partinin aynı zihniyet ile hareket ettiği anlaşılmıştır.
Oktay Ekşi CHP’ye katıldı
Gazeteci Oktay Ekşi, CHP’nin Meclis’teki grup toplantısında partiye katıldı. Ekşi, "CHP'yi iktidara taşımak için var gücüyle çalışacağım" dedi.
Kaynak: 11 Ocak. 2011 Salı - NTVMSNBC
Yukarıdaki habere göre Oktay Ekşi, Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığındaki CHP'ye katılmış. Peki Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olan Kürt Sorununu çözecek beyin takımı adayı Oktay Ekşi kimdir?
Alçakları tanıyalım... 

PKK'nın sırrı kalmadı. Çünkü Şemdin Sakık isimli şeririn verdiği ifadelerden, PKK ile kimlerin bağlantıları olduğunu, gizlice ne gibi destekler verdiklerini Türk kamuoyu henüz bilmiyor olsa da devlet biliyor:

Başta Almanya olmak üzere, Suriye, İran, Ermenistan ve Yunanistan'la ilişkileri...

PKK'ya destek veren işadamları...

PKK'ya destek veren gazeteci ve yazarlar...

PKK'ya destek veren dernek ve vakıflar...
.....

Ya öteki alçaklar!

Kimi alçaklığını saklamak için ‘‘hukuk''u kullandı.

Kimi ‘‘insan hakları'', kimi ‘‘demokrasi'' dedi.

Elbet haklı oldukları yerler de vardı. Ama onların derdi hukuk, insan hakları veya demokrasi değil, ‘‘Kürtçülük'' ve PKK idi.

Şimdi hepsi geride kaldı. Sıra kulaklarından tutup adalete gönderilmelerine veya kamuoyuna teşhir edilmelerine geldi. Onu bekliyoruz.

Kaynak: 25 Nisan 1998 Hürriyet Gazetesi- Oktay Ekşi 
Yukarıda ki yazı, Oktay Ekşi'nin kaleme aldığı ve Çevik Bir'in Şemdin Sakık'a atfen hazırlattığı ve sonradan Andıç olarak adlandırılacak  hayal mahsulü itiraflarını Sabah, Hürriyet ve Milliyet gazetelerine servis edip yazdırdığı kalemşörlerin yazılardan bir tanesidir.
"Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP'yi yıkamadılar".
05 Şubat 2011 - Bedii Süheyl Batum'un A.D.D. Zonguldak Şubesinde yaptığı konuşmadan 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Batum secaat arz ederken sirkatin söylemiş. Askerin kağıttan önceki çelik olduğu ve Milli Güvenlik Kurullarında Kürt politikalarını belirlediği dönemlere duyulan özlem olsa gerek bu sözler.

Şimdi biri çıkıp bana politikalarını Ekşi ve Batum gibi şahısların belirlediği CHP'nin bir Zaza seçmen olarak benden hangi gerekçelerle oy isteyeceğini anlatsın?

Kürt Sorununu gerçek anlamda çözebilecek parti gerçek anlamda sol bir partidir. Ama bu mevcut kadrosu ile şuanda ki CHP değildir.

2007 Genel Seçimleri ve Kürt Oyları


Aşağıdaki tablo Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 19 il için 22 Temmuz 2007 Genel Seçim sonuçlarını göstermektedir. Bir önceki yazıda bahsedilen BİLGESAM'ın araştırmasına paralel olarak hazırlanan bu tablo, Kürtlerin yoğun yaşadığı 12 il ve bu illere komşu daha az Kürt nüfusu barındıran 7 ildeki oyların partilere dağılımını içermektedir.

I.Bölge ( 12 İL ) II. Bölge ( 7 İL )
AĞRI-BATMAN-BİNGÖL-BİTLİS-DİYARBAKIR HAKKÂRİ- MARDİN-MUŞ SİİRT-ŞIRNAK-TUNCELİ-VAN ADIYAMAN-ELAZIĞ ERZURUM-G.ANTEP K.MARAŞ-MALATYA Ş.URFA DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU 19 İL TOPLAMI
Partiler Aldığı Oy Yüzde Aldığı Oy Yüzde Aldığı Oy Yüzde
AKP 951.038 46,60% 1.448.588 61,70% 2.399.626 54,69%
Bağımsız 796.111 39,00% 191.203 8,10% 987.314 22,50%
CHP 89.556 4,40% 272.986 11,60% 362.542 8,26%
Toplam 1.836.705 90,0% 1.912.777 81,40% 3.749.482 85,45%
Genel Toplam 2.040.868 100,00% 2.346.648 100,00% 4.387.516 100,00%

Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere Kürtlerin çoğunluk olduğu 12 ilde (I.Bölge) seçmenlerin %46.6'sı AKP'ye, Bağımsız oyların BDP'ye verildiğini kabul edersek %39'u BDP'ye ve %4.4'ü CHP'ye oy vermiştir. Kürtlerin sayıca azınlık olduğu ve I.Bölgeye komşu 7 il (II. Bölge) ile Batıdaki Kürt oylarının dağılımı konusunda elimde bir veri olmadığı için I.Bölge'deki seçmen eğilminin I.Bölge dışındaki Kürt seçmenler için de doğru olduğunu kabul ediyorum.

Çarşamba, Şubat 09, 2011

Türkiye'deki Kürt Sayısı


Son yıllara kadar Türkiye'deki Kürt nüfusu konusunda devletin inkar politikası sebebi ile sağlıklı çalışmaların yapılamadığı aşikardır. Fakat son yıllarda kısmen devlet politikasındaki değişiklikler, kısmen de insanların etnik kimliklerini çekinmeden açıklayabilmeleri sebebi ile birtakım araştırmalar yapılmaya ve sonuçları kamuoyuna duyurulmaya başlanmıştır.

CIA - The World Factbook Türkiye başlığı altında Türkiye'nin toplam nüfusu Haziran 2010 itibariyle 77,804,122 olarak belirtilmiş ve Türkiye'deki nüfusun %18'e yakınının Kürt olduğu tahmini yapılmıştır. Bu tahminin doğru olduğunu kabul edersek CIA'ya göre Türkiye'deki Kürt nüfusu yaklaşık olarak 14 milyondur.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (BİLGESAM) 2010 yılında hazırlamış olduğu DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE 19 İLDE ETNİK VE DİNİ NÜFUS YAPISI Niteliksel Çalışma Raporunda yer alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki etnik yapı tablosu aşağıdaki gibidir.


I.Bölge ( 12 İL ) II. Bölge ( 7 İL )
AĞRI-BATMAN-BİNGÖL-BİTLİS-DİYARBAKIR HAKKÂRİ- MARDİN-MUŞ SİİRT-ŞIRNAK-TUNCELİ-VAN ADIYAMAN-ELAZIĞ ERZURUM-G.ANTEP K.MARAŞ-MALATYA Ş.URFA DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU 19 İL TOPLAMI
Etnik Köken Nüfus Yüzde Nüfus Yüzde Nüfus Yüzde
Kürt 4.987.068 80,49% 2.191.819 32,62% 7.178.887 55,59%
Türk 243.037 3,92% 3.701.857 55,10% 3.944.894 30,55%
Zaza 550.018 8,87% 319.065 4,75% 869.083 6,73%
Arap 372.117 6,00% 488.353 7,27% 860.470 6,64%
Diğer 42.971 0,69% 16.256 0,24% 59.227 0,45%
Toplam 6.195.211 100,0% 6.717.350 100,0% 12.912.561 100%

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Kurmanç + Zaza nüfusu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 8.047.970 olarak belirtilmiştir.

Tarhan Erdem'in 20.08.2009 tarihli Radikal Gazetesi'nde verdiği bilgi doğrultusunda Kürt'lerin %57'si Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşadığı belirtiyor. Bu rakamları doğru kabul edersek 8,047,970 Kürt Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, 6,071,275 Kürt Batı bölgelerinde yaşamaktadır. Bu rakamlar CIA'nın 14 milyon rakamına yakındır.

Çarşamba, Şubat 02, 2011

Arap Dünyası'nın İkinci Muhammed'i

610 yılında, 40 yaşındaki Muhammed bin Abdullah'ın başlattığı devrim Arap Dünyası ve daha sonra tüm dünya için bir dönüm noktasıydı. Bu devrim Arap toplumunu ve İslam ile tanışan diğer toplumları o dönemin ötesine taşımış, İslam dünyasında refahı arttırmıştı.    

1400 yıl sonra...

2010 yılında, 26 yaşında ki Muhammed Bouazizi'nin bedenini yakarak başlattığı mücadele ise yine Arap Dünyası ve daha sonra tüm dünya için bir dönüm noktasıdır. Bu mücadelenin bir devrim olup olmadığını on yıllar sonraki tarihçiler belirleyecektir.


Bugünün geçmişten farkı ise bilginin tek kaynaktan bir melek aracılığı ile değilde, çok kaynaktan fiber-optik kablolarla gelmesidir. Bugün Mısırlı bir genç YouTube'den Türk dizilieri ile İstanbul'daki hayatı izledikçe ve bunu Tunus'taki arkadışına Facebook'tan paylaşıp Ürdün'deki takipçilerine Twitter'dan fikrini belirttikçe, insanların etrafında toplandığı sanal bir Kutsal Kitap yani Enformasyon oluşmaktadır. Ve dolayısıyla Suriyeli genç şunu düşünmektedir: Ben müslümansam, Ee Türk de müslümansa ben neden bu şartlar altındayım. Mesele budur.