Cuma, Şubat 09, 2007

Yeni Eğitim Sistemi: Kurtlar Vadisi Terör

Seksen dört yıllık cumhuriyet tarihinin benimsemiş olduğu eğitim sistemi genç beyinlerde milliyetçi ideolojinin yapı taşlarını oluşturması üzerine kuruludur. Tanımı itibariyle Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk'tür.
Öğretilerde açılmadığı halde açmak gerekirse Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında yaşayan tüm etnik gruplar egemen ulusun etnik kökenine mensuptur. Kahve ağzıyla; " Kürt, Laz, Arnavut, Gürcü, vb. olabilirsin ama bu ülke sınırlarında ben seni Türk farzederim. Rahat etmek istiyorsan sende bunu kabullen" demektir.
Dolayısıyla Türk olarak farzedilen bir Kürt'ün;
a. konuşacağı dil Türkçe'dir,
b. yaşadığı şehir, ilçe veya köyün adı Türkçe'dir,
c. çocuğuna vereceği isimin Türçe olması gerekir,
d. dinleyeceği müziğin Kürtçe dışındaki herhangi bir dil olması gerekir...

Milliyetçiliğinin bir Kürt'ün önüne koyduğu şartlar bunlardır. Milliyetçiliğinin birleştirici yönü şu demektir; Binlerce yıllık toplumsal birikimlerini unutup, egemen ulusun birikimleri ile yaşamaya başlayacaksın. Dünya üzerinde bu durumun tanımı basittir. Asimilasyon.
Ve bu asimilasyona giden yolun kapalı kapılar arkasındaki parolasıda şudur: Amaç ulus devlettir. Ulus Türk ise, Devlet Türkiye'dir. Başka ulusların varlığı düşünülemez. Bunun yanında, seçilebilir bir vasıf olmamasına rağmen belli bir ulustan olma ile övünmenin, bu ulusu diğer tüm uluslardan daha yüce görmenin tanımı basittir. Irkçılık.
Bu basit, anlaşılabilir anlatımdan sonra şu rahatlıkla söylenebilir: Milliyetçilik asimile maksatlı ırkçı bir düşünce yapısıdır. Asimilasyonun en büyük aracı o ülkedeki eğitim sistemidir. Eğitim sistemi ile egemen ulusun genç bireyleri ulusal yönden fanatik ve devletine bağlı sağlam bir yurttaş olurlar. Egemen olmayan ulusların genç bireyleri ise egemen ulusun anlatılan yüce! tarihi etkisi altına alınarak yeni benliği ile tanışır.
Türk eğitim sistemi seksen dört yıldır genç Türk, Kürt, Arnavut, Laz, Gürcü vb. bireylerine;
- Türk ulusundan oldukalarını ve bununla ne kadar övünseler az olduğunu anlattılar,
- Onlara geçmişteki yanlışsız! tarihlerinden bahsettiler,
- Dört bir taraflarının düşmanlarla çevrili olduğunu ve tek dostlarının yine kendileri olduğunu söylediler,
- Bu arada tüm dünya ülkelerinin bu cennet vatanı bölmeye çalıştıklarından bahsettiler,
- Ermenilerin, Rumların kalleşçe kendilerini sırtlarından vurduklarını dinlediler...

Kürtler dışında bu eğitim sisteminin başarısız olduğu söylenemez. Fakat bu eğitim sisteminin yetişdirdiği gençlik artık okumuyordu çünkü zaten istiklal marşını ezbere biliyor ve tüm düşmanlarını çok iyi tanıyordu, sorgulamıyor çünkü şanlı! tarihinde herşey doğru yapılmıştı, tartışmıyor çünkü tartışacak muhatap sadece vatan hainidir ve vatan haini ya öldürülür yada bu ülkeden atılırdı. Herşey yolunda gibi görünüyordu ama Kürtlerin uyuyan bir dev olduğu kapalı kapılar arkasında biliniyordu ve tarih Kürtlerin lehine işliyordu. Dünyada değişen dinamikler, insan hakları olgusu, ulusların kendi kaderlerini tayin, kültürel haklar gibi konular Kürtler için bir umut kapısıydı. Uyuyan dev yavaş yavaş uyanmaya başlıyordu.
Ama birden Kürt tarihi için en talihsiz olgulardan biri ortaya çıktı: P*K*K. Sanki uyuyan dev uyanmadan onu yokedecek bir koz verilmişti egemen idarenin eline. Bir megalomanın bulunmaz bir fırsatı yok yere harcadığı kanlı bir süreç başladı. Kürt kelimesi ister istemez Türkiyedeki egemen ulusun evlerine kadar girdi. Fakat fikirler, tartışmalar ile değil asker cenazeleriyle. Bu uyanışa kılıfın hazırlanması gecikmedi: " Dış mihraklar ülkemiz üzerinde oyunlar oynuyor. Aslında Türk olan doğudaki vatandaşlarımızı Kürt diye nitelendirip ülkemizin doğusunu bizden koparmaya çalışıyorlar." Teşhis konulmuştu Kürt Sorunu diye birşey yok. Dış güçlerin beslediği terör sorunu vardır. Egemen ulusun bireyleri zaten ilkokuldan beri dış güçleri bildikleri için bunu tereddütsüz kabullendiler. Demekki kendisine Kürt diyen birisi bu dış güçlerin dolayısıyla P*K*K'nın mensubudur. Fakat Medya'nın devlet tekelinden kurtulması, özel kanalların açılması ve yavaş yavaş bu sorunun akademisyenler, aydınlar tarafından televizyonlar, gazetelerde dillendirilmesi, tartışılması bu söylem etkisini yitirmesine yol açıyordu. Dersler eski sisteme devam ediyorken tenefüsler veya kantinler bu konuları tartışıyordu. İşte Kurtlar Vadisi okumayan, sorgulamayan, anlamayan bireyler için görsel bir eğitim sistemidir. Verilmek istenen seksendört yıllık müfredat popüler bir diziyle bu beyinlere sokuşturulmaktadır. Öğretmenleri Pana Film, okullar evlerimizdeki odalarımız, reklamlar tenefüslerimiz ve sokakta muhalifleri sindirmek ise laboratuvar derslerimiz...